Türkiye’nin
uluslararası ilişkilerdeki önceliği uzun bir süredir Suriye. Suriye ile günlük
olarak gerçekleşen atışmalar, gerginlikler gazetelerimizin ve büyük siyaset
adamlarımızın öncelikli meşguliyeti haline geldi. Öte yandan sınırlarımızın
epey uzağında uluslararası siyasetle ilgilenenlerin yakından takip ettiği
önemli gelişmeler oluyor.
Senkaku – Diaoyu adaları |
Uzakdoğu’da
Çin ve Japonya arasında son birkaç aydır yoğunluğu artan bir gerginlik
yaşanmakta. Bu gerginliğin sebebi ise Doğu Çin Denizinde bulunan Japonlarca
Senkaku, Çinlilerce Diaoyu adıyla anılan birkaç kilometre kare genişliğindeki
adacıklar. Japon adalarının en Güney Batı ucunda bulunan, Tayvan’ın Kuzey
Doğusunda ve Çin’in Doğu kıyılarının açığında bulunan bu minik adacıklar grubu
aslında uzun bir süredir Japonya ve Çin arasında gerginlik konusu olmakla
beraber Japon hükümetinin geçtiğimiz günlerde aldığı karar sonucu konu
gerginlik boyutunu aşıp krize dönmeye başladı.
Geçmişe kısa
bir bakış bugün yaşananları daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. Bu küçük
adalara dair ilk kayıtlar 15’inci yüzyıla kadar gitmekte. Japonların ve
Çinlilerin farklı isimlerle andıkları bu adacıklar üzerindeki ilk somut
egemenlik girişimi 19’uncu yüzyılın sonlarında Japon İmparatorluğu’nun adacıkları
kendi ülkesi ilan etmesiyle gerçekleşmiştir. 2’nci Dünya Savaşı sonrasında
Japonya’nın yenilmesiyle adaları kontrol etmeye başlayan ABD, 1972’de adaları
Japonya’ya iade etti.
Tartışılan bölge ve petrol/doğalgaz olduğu düşünülen bölge – İnterfax |
Adaların
Japonya’ya iade edilmesine Çin ve Tayvan itirazlarda bulunsalar da adalar Japon
egemenliğine geri döndü. Öte yandan 1960’larda aynı zamanda önemli bir
balıkçılık bölgesi de olan bölgede büyük petrol kaynakları olduğuna dair
keşifler yapılmış.
1972’den beri Japonya ve Çin arasında dönem
dönem gündeme gelen adalar sorunu 2012’de Japon hükümetinin adaları Japon
sahiplerinden satın alıp devlet arazisi haline getirmek istemesi ve Eylül 2012
itibariyle de bu adaları satın almasıyla beraber iki ülke arasında krize
dönüştü. Japonya’nın adaları devletleştirme kararını takiben Çinli hükümet
yetkililerinin sert açıklamalarının yanı sıra Çin halkı da Japonya karşıtı
protestolara girişti.
Çin’de Japonya karşıtı protestocu Kin Cheung/AP |
Protestolar Honda
gibi Japon şirketlerinin fabrikalarına karşı ve Japon mallarına karşı
saldırılara dönüşünce birçok Japon firması Çin’deki fabrikalarında üretimlerine
ara vermek zorunda kaldı. İki ülke arasında milli duyguların körüklenmesine yol
açan bu kriz, Japonya ve Çin arasındaki ticaretin geleceği açısından da çok
büyük önem arz ediyor.
Şangay’da bir Japon restoranı
protestolara karşı camlarını örtüyor The Guardian |
Öyle ki Japonya’nın
en büyük ihracat pazarı Çin iken, Çin’in de en büyük 6’ncı ihracat pazarı
Japonya. Öte yandan ikili arasındaki ticaret dengesi 2011 sonu itibariyle
Japonya lehine gerçekleşmiş. Adalarla ilgili tartışmalar ve tarafların
tepkileriyle ilgili olarak Çin Komünist partisinin yayın organı olarak kabul
edilen The People’s Daily gazetesindeki bir yorum ise dikkat çekici; ekonomik
silahların iki ucu keskin bir bıçak olduğu ifade ediliyor bu gazetede. Nitekim
Çin, ülkesindeki protestolar ve fabrikalara saldırılar sırasında Japon
yatırımlarını korumak için ciddi önlemler almamış hatta teşvik etmiş bile olsa Japonya’nın
ülkesine yaptığı yatırımların ne derece önemli olduğunun farkında olmaması
mümkün değil. Aynı şekilde Japonya’nın
2011 yılında 30 yıldır ilk defa gerçekleşen bütçe açığını da hatırlayınca ve Çin
ile kendi lehine olan ihracat ve ithalat dengesi de göz önünde bulundurulunca, Çin’in
Japon ekonomisi açısından büyük bir önemi olduğu ortaya çıkıyor.
Çin'deki Japon otomobil üreticileri - China Daily |
Öte yandan ekonomik gelişmelere ülkelerin içerisinden de bakmak doğru olabilir. Nitekim her iki ülkede de ekonomik sıkıntılar baş göstermeye başladığı görülüyor. Çin hükümeti uzun süredir %10 seviyesinde seyreden yıllık büyüme oranının 2012 yılı sonu itibariyle %7,5 seviyelerine ineceğini açıkladı. Bu oran elbette birçok Avrupa ülkesinin ve ABD’nin sadece hayalini görebilecekleri bir seviyede fakat unutmamak gerekir ki Çin’de hızla büyüyen bir nüfus var ve bu nüfusun gelir seviyesinin yükselmesi de ancak çok yüksek bir büyüme oranıyla mümkün. Dolayısıyla Çin’deki büyüme hızının düşmesi ülke ekonomisinin negatif sinyaller vermesi olarak değerlendirilebilir. Öte yandan Çin’in büyümesi büyük oranda Avrupa ve Amerikan pazarlarındaki taleple doğru orantılı olduğu düşünülürse bu bölgelerdeki ekonomik yavaşlamanın da Çin’e sıkıntı verdiği ortada.
Japonya’ya
bakacak olursak, Çin’den farklı olarak üretiminin önemli bir kısmı iç pazarına
yönelik olmakla beraber Japonya da 1980’den beri ilk defa bütçesinde açık
verdi. Özellikle ithal ettiği yakıtların maliyeti ve Yen’in yüksek değeri
yüzünden ihracatta yaşadığı zorluklar Japonya’nın ekonomisinin sıkıntılı bir
dönemden geçmesine yol açıyor.
Bütün bu
bilgiler ışığında bakınca iki ülke arasındaki krizin çok boyutlu ve ilk bakışta
düşünüldüğünden daha karmaşık olduğu ortaya çıkıyor. Adaların bulunduğu
bölgenin önemli bir balıkçılık bölgesi olduğu ve bölgenin önemli ticaret
yolları üstünde yer aldığını görmek lazım. Aynı zamanda bugüne kadar değerlendirilememiş
olan bölgedeki muhtemel petrol kaynakları, günümüzde iyice değer kazanmış
durumda.
Japonya, Çin ve Tayvan'ın askeri güçleri - Financial Times |
Özellikle
yakın tarih boyunca Japonya’ya karşı savaşlarda hep yenilen Çin, bugün artan
gücüyle beraber Japonya’nın hamlelerine boyun eğmeyeceğini açıkça belirtiyor.
Aynı zamanda Çin’in düşman kardeşi Tayvan adalar konusunda Çin’e destek oluyor.
ABD ise bugünlerde daha çok olayları izlemek, tarafları yatıştırmak ve bölgede
azalan gücünü tekrar arttırmak üzere bölgede aracılık yapmaya çalışıyor. Fakat
Çinli yöneticilerin bu sene Tokyo’da düzenlenen senelik İMF-Dünya Bankası
toplantılarına katılmama kararı bile iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar
gergin olduğunu göstermeye yetiyor.
David Simonds– The Guardian |
Kaynakça:
The Guardian
The Japan Times
The Wall Street Journal
Xinhuanet
CIA factbook 2011
Interfax
China Daily
Financial Times
China Daily
Financial Times
Çok güzel değerlendirmişsin.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için.
YanıtlaSil