16 Ekim 2012 Salı

Uluslararası çıkarlar, egemenlik ve ekonomi - Doğu Çin Denizinde adalar krizi


      Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki önceliği uzun bir süredir Suriye. Suriye ile günlük olarak gerçekleşen atışmalar, gerginlikler gazetelerimizin ve büyük siyaset adamlarımızın öncelikli meşguliyeti haline geldi. Öte yandan sınırlarımızın epey uzağında uluslararası siyasetle ilgilenenlerin yakından takip ettiği önemli gelişmeler oluyor.
Senkaku – Diaoyu adaları
Uzakdoğu’da Çin ve Japonya arasında son birkaç aydır yoğunluğu artan bir gerginlik yaşanmakta. Bu gerginliğin sebebi ise Doğu Çin Denizinde bulunan Japonlarca Senkaku, Çinlilerce Diaoyu adıyla anılan birkaç kilometre kare genişliğindeki adacıklar. Japon adalarının en Güney Batı ucunda bulunan, Tayvan’ın Kuzey Doğusunda ve Çin’in Doğu kıyılarının açığında bulunan bu minik adacıklar grubu aslında uzun bir süredir Japonya ve Çin arasında gerginlik konusu olmakla beraber Japon hükümetinin geçtiğimiz günlerde aldığı karar sonucu konu gerginlik boyutunu aşıp krize dönmeye başladı.

Geçmişe kısa bir bakış bugün yaşananları daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. Bu küçük adalara dair ilk kayıtlar 15’inci yüzyıla kadar gitmekte. Japonların ve Çinlilerin farklı isimlerle andıkları bu adacıklar üzerindeki ilk somut egemenlik girişimi 19’uncu yüzyılın sonlarında Japon İmparatorluğu’nun adacıkları kendi ülkesi ilan etmesiyle gerçekleşmiştir. 2’nci Dünya Savaşı sonrasında Japonya’nın yenilmesiyle adaları kontrol etmeye başlayan ABD, 1972’de adaları Japonya’ya iade etti.
Tartışılan bölge ve petrol/doğalgaz olduğu düşünülen bölge – İnterfax
Adaların Japonya’ya iade edilmesine Çin ve Tayvan itirazlarda bulunsalar da adalar Japon egemenliğine geri döndü. Öte yandan 1960’larda aynı zamanda önemli bir balıkçılık bölgesi de olan bölgede büyük petrol kaynakları olduğuna dair keşifler yapılmış.

 1972’den beri Japonya ve Çin arasında dönem dönem gündeme gelen adalar sorunu 2012’de Japon hükümetinin adaları Japon sahiplerinden satın alıp devlet arazisi haline getirmek istemesi ve Eylül 2012 itibariyle de bu adaları satın almasıyla beraber iki ülke arasında krize dönüştü. Japonya’nın adaları devletleştirme kararını takiben Çinli hükümet yetkililerinin sert açıklamalarının yanı sıra Çin halkı da Japonya karşıtı protestolara girişti.



Çin’de Japonya karşıtı protestocu Kin Cheung/AP

  Protestolar Honda gibi Japon şirketlerinin fabrikalarına karşı ve Japon mallarına karşı saldırılara dönüşünce birçok Japon firması Çin’deki fabrikalarında üretimlerine ara vermek zorunda kaldı. İki ülke arasında milli duyguların körüklenmesine yol açan bu kriz, Japonya ve Çin arasındaki ticaretin geleceği açısından da çok büyük önem arz ediyor.




Şangay’da bir Japon restoranı protestolara karşı camlarını örtüyor
The Guardian
Öyle ki Japonya’nın en büyük ihracat pazarı Çin iken, Çin’in de en büyük 6’ncı ihracat pazarı Japonya. Öte yandan ikili arasındaki ticaret dengesi 2011 sonu itibariyle Japonya lehine gerçekleşmiş. Adalarla ilgili tartışmalar ve tarafların tepkileriyle ilgili olarak Çin Komünist partisinin yayın organı olarak kabul edilen The People’s Daily gazetesindeki bir yorum ise dikkat çekici; ekonomik silahların iki ucu keskin bir bıçak olduğu ifade ediliyor bu gazetede. Nitekim Çin, ülkesindeki protestolar ve fabrikalara saldırılar sırasında Japon yatırımlarını korumak için ciddi önlemler almamış hatta teşvik etmiş bile olsa Japonya’nın ülkesine yaptığı yatırımların ne derece önemli olduğunun farkında olmaması mümkün değil.  Aynı şekilde Japonya’nın 2011 yılında 30 yıldır ilk defa gerçekleşen bütçe açığını da hatırlayınca ve Çin ile kendi lehine olan ihracat ve ithalat dengesi de göz önünde bulundurulunca, Çin’in Japon ekonomisi açısından büyük bir önemi olduğu ortaya çıkıyor.  

Çin'deki Japon otomobil üreticileri - China Daily

Öte yandan ekonomik gelişmelere ülkelerin içerisinden de bakmak doğru olabilir. Nitekim her iki ülkede de ekonomik sıkıntılar baş göstermeye başladığı görülüyor. Çin hükümeti uzun süredir %10 seviyesinde seyreden yıllık büyüme oranının 2012 yılı sonu itibariyle %7,5 seviyelerine ineceğini açıkladı. Bu oran elbette birçok Avrupa ülkesinin ve ABD’nin sadece hayalini görebilecekleri bir seviyede fakat unutmamak gerekir ki Çin’de hızla büyüyen bir nüfus var ve bu nüfusun gelir seviyesinin yükselmesi de ancak çok yüksek bir büyüme oranıyla mümkün. Dolayısıyla Çin’deki büyüme hızının düşmesi ülke ekonomisinin negatif sinyaller vermesi olarak değerlendirilebilir. Öte yandan Çin’in büyümesi büyük oranda Avrupa ve Amerikan pazarlarındaki taleple doğru orantılı olduğu düşünülürse bu bölgelerdeki ekonomik yavaşlamanın da Çin’e sıkıntı verdiği ortada.
Japonya’ya bakacak olursak, Çin’den farklı olarak üretiminin önemli bir kısmı iç pazarına yönelik olmakla beraber Japonya da 1980’den beri ilk defa bütçesinde açık verdi. Özellikle ithal ettiği yakıtların maliyeti ve Yen’in yüksek değeri yüzünden ihracatta yaşadığı zorluklar Japonya’nın ekonomisinin sıkıntılı bir dönemden geçmesine yol açıyor.
Bütün bu bilgiler ışığında bakınca iki ülke arasındaki krizin çok boyutlu ve ilk bakışta düşünüldüğünden daha karmaşık olduğu ortaya çıkıyor. Adaların bulunduğu bölgenin önemli bir balıkçılık bölgesi olduğu ve bölgenin önemli ticaret yolları üstünde yer aldığını görmek lazım.  Aynı zamanda bugüne kadar değerlendirilememiş olan bölgedeki muhtemel petrol kaynakları, günümüzde iyice değer kazanmış durumda.  

Japonya, Çin ve Tayvan'ın askeri güçleri - Financial Times

Özellikle yakın tarih boyunca Japonya’ya karşı savaşlarda hep yenilen Çin, bugün artan gücüyle beraber Japonya’nın hamlelerine boyun eğmeyeceğini açıkça belirtiyor. Aynı zamanda Çin’in düşman kardeşi Tayvan adalar konusunda Çin’e destek oluyor. ABD ise bugünlerde daha çok olayları izlemek, tarafları yatıştırmak ve bölgede azalan gücünü tekrar arttırmak üzere bölgede aracılık yapmaya çalışıyor. Fakat Çinli yöneticilerin bu sene Tokyo’da düzenlenen senelik İMF-Dünya Bankası toplantılarına katılmama kararı bile iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar gergin olduğunu göstermeye yetiyor. 

David Simonds– The Guardian



Kaynakça:
The Guardian
The Japan Times
The Wall Street Journal
Xinhuanet
CIA factbook 2011
Interfax
China Daily 
Financial Times

2 yorum: