Bir ülkede normalde sadece
kaçıkların veya az sayıdaki aşırı uçlardaki insanların inanabileceği komplo
teorilerine eğer tüm toplum inanmaya başlamış ve ciddiye alıyorsa o toplumun
ruh sağlığının pek iyiye gitmediği ortadadır…
Maalesef bu durum bence bugünün
Türkiye’sini yansıtıyor. Bugün hangi sosyal çevreden gelirseniz gelin meşrebinize
uygun bir komplo teorisi var…
Son günlerin moda söylemi ara
sıra tekrarlanan Özal’ın birileri, Devlet, bilinmeyen güçler, Ergenekon,
Amerika, onlar veya bunlar tarafından öldürüldüğünün anlatılması. Örneğin Anavatan
Partisi Genel Başkanı Çelebi bugün gazetelere demiş ki: “ (Özal) Dış ve iç
odaklar tarafından ortaklaşa bir sistemle öldürüldüğünü düşünüyoruz”. Mesele Çelebi veya bir başkasının bunu demesi
değil. Mesele bu ülkede insanların büyük bir çoğunluğunun yaşanan olaylarda
suçlamak için ya dış odakları, ya iç odakları, ya da daha iyisi her ikisini birden işaret etmeleridir. Ama her ne nedense kimse net olarak kimler olduğunu söylemez bu
odakların. Zaten söylenebilecek bir şey de yoktur. Önemli olan herhangi bir konu
hakkında yorum yapmak ve yorumunu desteklemek için de odakları devreye
sokmaktır. Böylece insanlar yorumu yapanın ağzının içine bakarlar ve onun
gerçekten bir şeyler bildiğini ama ‘’bazı sebeplerden’’ söyleyemediğini
düşünürler. Bu sadece Özal’ın ölümüyle ilgili tartışmalarda geçerli değil tabi.
Örneğin hükümetimiz sık sık odaklar dalına tutunurlar. Ne zaman ters bir şey
olsa bazı odaklar devrededir. Hele ki hükümetimiz aleyhine olsun, maazallah
kesin bazı odaklar bazı şeyler yapmıştırlar. Ayrıca bir diğer kaçıklığımız da
olan her şeyin arkasında birilerini aramaktır. En güncel örneğimiz de Özal
vakası; bazı odaklar öldürmüşler miş miş miş… Yahu olabilir, belki öldürülmüştür.
Ama nasıl insanlar bu kadar kesin emin konuşabiliyorlar. Suikastmış,
zehirlemeymiş… Özal’ın zaten 1.60 boyu
ve 100 küsur kilosuyla pek de sağlıklı bir şekilde 100 yaşını görmesi pek beklenemezdi
herhalde!!!
Maalesef bizleri esir alan delilik
gün geçtikçe daha fazla kabul görüyor. Daha önceden doğal kabul edilebilecek
hadiseler Türkiye’de gün geçtikçe esrarlı hale geliyor ve, fantezi dünyasıyla
gerçek dünya karışmaya başlıyor. İşin en garip ve bence korkunç tarafı, koca
koca insanların, fanteziyle gerçeği ayırt edememeleri.
Eskiden hatırlarsınız bir trafik
canavarımız vardı. Eskisi kadar olmasa da hala arada sırada gazetelerde kendisini
görürüz. Neydi bu trafik canavarı? Yollarda
insanları öldüren, trafik kazaları yaptıran, ya da yapan bir şey… Bir canavar. Oysa
ki canavar manavar yoktu: canavar bizlerdik. Ama yine şizofrenik düşünce
yapımız devreye girmiş ve trafikteki suçu bir canavara yüklemiştik.
Garip gerçekten garip… Ama işin
daha ilginci deliliğimiz gün geçtikçe artıyor. Ülke topluca komplo teorisyeni oluyor.