Bir süredir yeni yazı yayınlamıyordum; iş yoğunluğu, yeni
işler derken ulusal ve uluslararası siyasal gündemden de uzaklaştım. Tabii
gündemi takip edemeyince bir şeyler yazmakta zor oluyor. Gerçi henüz yeni
işlerimin yoğunluğunu üzerimden atamadım fakat son 3-4 gündür okuduğum konular
hakkında birkaç satır kalamak istedim.
Adam Lanza'nın katliamda kullandığı annesine ait Bushmaster M4 yarı otomatik tüfek. |
Geçtiğimiz günlerde uluslararası gündemi meşgul eden en
önemli olay ABD’nin Connecticut eyaletinde bir ilkokulun 20 yaşındaki silahlı bir
manyak tarafından basılmasıydı. Olayda katil dâhil 28 kişi öldü ve kayıtlara
ABD’deki en büyük ikinci okul katliamı olarak geçti. Katliamın en çarpıcı
tarafı ise saldırıda kullanılan silahların olayı gerçekleştiren Adam Lanza’nın
annesine ait yasal silahlar olmasıydı. Adam annesinin evde sakladığı ‘’koleksiyon’’
silahları ile önce evinde annesini, sonra da gittiği ilkokulda önüne çıkan çocuk yetişkin
26 kişiyi kurşuna dizdikten sonra intihar ediyor. Olayın şokuyla sarsılan
Amerikan halkı her benzeri katliam sonrasında olduğu gibi silah yasalarını
sorgulamaya başladı. Aslında bu tür katliamlar Amerikan halkının yabancı olduğu
şeyler değil. Bugüne kadar onlarca defa tekrarlanan
okul baskınları ABD basınının ilgisini tek bir şekilde çekmeyi başarabiliyor:
çok sayıda ölü olduğunda. Bir önceki
büyük okul baskını 2007’de 32 kişinin öldüğü Virginia Tech Üniversitesi baskınıydı.
Virginia Tech katliamını hatırlayanlar o günlerde CNN’den BBC’ye tüm
uluslararası basında söylenenleri hatırlayacakladır. Aynen bugün olduğu gibi kızgın Amerikalılar silah
yasalarının değişmesi gerektiğini, silahların bu kadar kolay ulaşılabilir
olmaması gerektiğini tekrarlayıp duruyordu.
Romanlardan ve filmlerden tanıdığımız Calamity Jane |
Aslında Amerika’nın silahlarla ilişkisi geçmişe gidiyor.
1776’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanan koloniler Amerika Birleşik
Devletlerini kuruyorlar; ve işte bu dönemde İngilizlere karşı silahlı mücadele
veren koloniler anayasalarını yazıyorlar. Bugünkü tüm silah tartışmalarının
kaynağı da büyük oranda 1700'lerin sonunda yazılan Amerikan anayasasıdır. Bu anayasaya göre her
Amerikan vatandaşının silah sahibi olması anayasal bir haktır. Dolayısıyla
Amerika’da silah sahibi her Amerikan vatandaşı da bu hakkının anayasadan
geldiğini söyler. Zaman içerisinde silah sanayinin gelişmesiyle silah lobileri
de oluşmaya başlıyor. Bugün silah hakkını savunan en büyük lobi örgütü ise 1871’de
kurulan National Rifle Association’dır(NRA).
Bu örgütün temel amacı silah
satışını ve sahip olma hakkını anayasal bir hak olarak korunmaktır. Arkasında
devasa bir silah endüstrisi olan bu örgüt açıkça siyasal görüşlerini de
belirtmekten çekinmez. Nitekim NRA başkanlık seçimlerinden önce Obama’nın silah
taraftarlarının hoşuna gitmeyen açıklamalarına ve politikalarına karşı açık bir
şekilde pozisyon almıştır. Hatta, NRA’nın başkanı seçimler öncesi açık bir
şekilde Obama’ya oy verilmemesini istemiş, aksi takdirde Amerikalıların
anayasal haklarını (silah sahibi olmak) kaybedeceğini
söylemişti. Bugün ise Connecticut’taki baskının ardından tekrar silah karşıtı
sesler yükselmeye başladı. Obama da bu yükselen seslerle aynı tonda konuşmaya
başlayınca yeniden silah taraftarları ve karşıtları arasında kavgalar başladı.
ABD’de silah yasalarını ve daha da önemlisi anayasayı
değiştirmek pek kolay gözükmüyor. Her ne kadar Obama silah karşıtı olsa da,
gücünün 200 yıllık bir geçmişi silmeye ve Amerikan halkının içine kök salmış
bir geleneği değiştirmeye yeteceğini sanmıyorum.
Baskın sonrası basın açıklaması yapan Obama olay karşısında gözyaşlarını tutamıyor. |